Üstâd Mohammad Reza Shajarian


[youtube=https://www.youtube.com/watch?v=dONGUHDDMfA&w=760&h=340]

Fars Klâsik Müziği

Akdeniz’in kuzey bölgesinden Orta Asya’ya kadar uzanan coğrafyada müziğin tınısı, makâm özellikleri ve icrâ usûlleri birbiriyle az ya da çok benzerlikler gösterir. Ancak İran Klâsik Müziği, İran’ın özgün târihi ve özgün kültürel öğelerine dayalı olarak oldukça farklı bir kimlik kazanmıştır. Bin yılı aşkın bir süre boyunca fetihlerin merkezi olan İran, komşu bölgelerin kültürleri ile sürekli etkileşim hâlinde olmuştur. Aslında İran, antik çağlardan beri varlığını sürdüren kendi siyâsî ve sosyal kurumları ile her zaman önemli bir sanat ve edebiyat merkezi olmuştur. İran’da yüzyıllar boyunca yetişen sanatçı ve âlimler, bu seçkin kültürün ortaya çıkmasına yardımcı olmuşlardır. Komşu bölgelerin ve İran’da hâkimiyet sağlayanların da İran kültüründen etkilendikleri görülür.

İran Klâsik Müziği, VII, VIII ve IX. yüzyıllarda İslâmın ve tasavvufun yayılmasıyla değişim göstermiştir. Pers İmparatorluğu’nda icrâ edilen müziğin biçim özellikleri ve icrâ şekilleri, bu yüzyıllar arasında icrâ edilen İslâmî müziğin şekillenmesinde etkili olmuştur. Güneydoğu İran’da yer alan Horasan bölgesinin 820’de siyâsî özerklik alışı ve Bağdat’ın yükselişini tâkip eden yıllarda İran kendi müzik modelini geliştirmiştir. Bu model, eski Fars müziği makâm sisteminin değişmesiyle ortaya çıkan özel bir perde sistemine dayanır. Daha sonra XIII ve XIV. yüzyıllarda, İran klâsik şiir geleneğinin bir parçası olan gazellerin yapısı üzerinde yoğunlaşan yeni bir müzik okulu kurulmuştur. 6 ilâ 10 dizeden oluşan gazeller genellikle aşk, tasavvuf ve dünyevî arzular üzerine yazılır. Gazellerde ilk bakışta anlaşılan basit anlamın altında mutlaka gizli bir mecâzî anlam vardır. XIII. yüzyılda bestelenen eserlerin çoğunda gazel formuna ait nazım ölçüleri kullanılmıştır. XIV. yüzyıldan sonra gazellerden daha çok sözlü repertuarın oluşturulmasında yararlanılmıştır.

Gazellerin uyarlanmaya müsait yapısı, makâm ve melodilerin dizelerle uyumlu bir şekilde sıralanmasında kolaylık sağlamıştır. Bu düzenlemenin sağladığı imkân sâyesinde “Redif” adı verilen ezgi hâzîneleri oluşmuştur. Mûsikî üstâdları, dağınık hâlde bulunan tüm makâmları zaman içinde “Dastgâh” adı verilen makâm sistemi altında toplamışlardır.

İran Klâsik Müziği repertuarında on iki dastgâh grubu bulunmaktadır. Bunların her biri ismini dastgâhın “darâmad” adı verilen girizgâh kısmından alır ve her birinin aralıkları, ritmik dizilimleri ve melodik özellikleri birbirinden farklıdır. Her dastgâh “gûşe” adı verilen küçük kısımlardan oluştur. Her gûşe (kısım, bölüm) en fazla dört ya da beş sesten oluşan, kendine özgü sesleri, süresi, seyri ve icrâ tarzı olan bağımsız birer parçadır. Gûşeler ölçülü ya da ölçüsüz, sazlı ya da sazsız olabilir. Sınıflandırılırken genellikle tarihsel geçmişinden yararlanılır. Klâsik ya da folklorik özellikler taşıması, Fars klâsik şiiri ile olan yakınlığı, birden fazla dastgâhın parçası olması ve Türk makâm sistemi ya da Orta Asya Şeşmakâmı gibi komşu bölgelerdeki müzik sistemleri ile yakınlığı, sınıflandırılmalarında belirleyici olur. Gûşeler sayıca dört yüzden fazladır. Her dastgâh genellikle kırk veya elli gûşeden oluşur. İcrâcılar, her icrâ için altı ilâ on gûşe seçer.

Târih boyunca önemli üstâdlar belirli gûşeler seçerek dastgâhlar içinde kendi derlemelerini oluşturmuşlardır. “Redif”, dastgâh repertuarında yapılan bu özgün sıralamanın adıdır. Redifler tarihsel süreç içinde önem kazanmışlardır. XIX. yüzyılın sonlarında Ali Akbar Farahânî tarafından oluşturulan redif, günümüzde bilinen en özgün dört redife kaynaklık etmiştir.

Günümüzde redifler, öğrencilerin repertuarları temel gûşelerine ayırarak inceleyebilmelerini ve icrâcıların yaratıcılıklarını kullanarak doğaçlama yapabilmelerini sağlamak amacıyla kullanılmaktadır.

İran Klâsik Müziği çoğunlukla doğaçlamalardan oluşur. Dolayısıyla dastgâhların icrâsı ve bir dastgâhtan diğerine geçiş, büyük ölçüde icrâcının becerisine bağlıdır. İcrâcı, doğaçlama bir icrâ esnâsında gûşelerin sırasını değiştirip, redifleri istediği sırada yeniden şekillendirebilir.

Mohsen Hajarian

Üstâd Mohammad Reza Shajarian

1940 yılında İran’ın Meşhed kentinde dünyaya gelen Üstâd Mohammad Reza Shajarian (Muhammed Rızâ Şeceryan), dünya çapında takdîr gören İran geleneksel müziği icrâcısı ve bestecisidir. İran Klâsik müziğinin yaşayan en büyük üstâdlarından biri olan Shajarian, İran hat sanatındaki ustalığı ve insanlık yararına yaptığı faaliyetler ile de tanınmaktadır.

Teknik açıdan kusursuz, güçlü ve duygusal yoğunluğu fazla bir icrâcı olan Mohammad Reza Shajarian, dünya müzikleri alanında en tanınmış sanatçılardan biridir. Ses icrâcılığı, İran klâsik müziği icrâcılığının en zor ve en önemli kısmıdır. Bu zorlukları güzelliklere dönüştürmesi açısından Shajarian, hem mükemmel bir ses sanatçısı hem de bir ilhâm kaynağı olarak kabûl edilir. 1999 yılında UNESCO Shajarian’ı, Avrupa’nın sayılı ödüllerinden biri olan Picasso Ödülü’ne lâyık görmüştür.

Henüz beş yaşındayken babasının nezâretinde müziğe başlayan Shajarian, on iki yaşındayken radif çalışmaya başlamıştır. 1959 yılında Horasan Radyosunda eserler seslendirmeye başlamış ve 1960 yılında üslûbu ile ön plâna çıkmıştır. O tarihten günümüze dek Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nde ders veren, İran Ulusal Radyo Televizyon Kurumu’nda çalışan, İran müziği üzerine araştırmalar yapan ve sayısız eser kaydeden Shajarian’ın eşsiz sesi, İran müziğinin zengin nağmeleri ile birleşmiştir.

Büyük Üstâd Esmaeil Mehrtash (İsmâîl Mehrtaş) ve Ahmad Ebadi (Ahmed Âbâdî) ile meşk etmiş ve Reza Gholi Mirza Zelli (Rızâ Goli Mirzâ Zellî), Fariborz Manouchehri (Ferîborz Manûçerî), Ghamar Molouk Vaziri (Gamar Moluk Vezîrî), Eghbal Azar (İkbâl Âzer) ve Taj Isfahani (Tâc Isfahânî) gibi eski ses sanatçılarının tekniklerini öğrenmiştir. Geleneksel repertuarı daha derinlemesine öğrenebilmek ve icrâ edebilmek amacıyla Jalal Akhbari (Celâl Ekberî) nezâretinde santur çalmaya başlamış ve 1960 yılında Faramarz Pavyar (Ferâmerz Pevyâr)’ın öğrencisi olmuştur. Merhûm Üstâd Gholam Hossein Banan (Gulâm Hüseyin Benân)’dan ilhâm almış ve Üstâd Abdollah Davami (Abdullah Devâmî) nezâretinde eski eserleri çalışmıştır. Davami Shajarian’a kendi redif yorumunu aktarmıştır. Bu sâyede Shajarian redifin Dünya Mîrâsı olarak tanınmasını sağlamıştır.

Uzun yaşamı boyunca elliden fazla albüm yayınlayan Shajarian’ın iki albümü, sırasıyla 2004 ve 2006 yıllarında Grammy En İyi Dünya Müzik Albümü ödüllerine aday gösterilmiştir. 2006 yılında UNESCO tarafından verilen Mozart Altın Madalyası’nı alan Shajarian, 2010 yılında ABD’nin Standford Üniversitesi İran Çalışmaları Merkezi tarafından “Bita Ödülü” ne lâyık görülmüştür. Aynı yıl ABD’nin bağımsız haber radyosu NPR, “Dünyanın En İyi Elli Sesi” listesinde Mohammad Reza Shajarian’a yer vermiştir.